Mayıs ayının ortalarına doğru, bahar serinliğinin yerini güneşe bıraktığı, baharın coşkusunun kainata yayıldığı günlerdi. Dağlar, ovalar yeşilliğe bürünmüş, çiçekler kainatı süslerken, sular yuvasından taşmaya başlamıştı. Bu günlerden birinde, bir kozalak düşüverdi toprağa. Sımsıkı tutunduğu, ayrılacağını hiç düşünmediği dalından kopuverdi bir anda. Hiç beklemediği bir vakitti, her geçen dakika kozalaklar dalından kopup gidiyor, gidenleri görüyor fakat bir gün kendisinin de dalından kopacağını düşünmüyordu. Açılmaya başlayan pullarının güzelliğiyle övünüyor, açılan pulların toprağa gidişin habercisi olduğunu bilmiyordu. Uzun ince yapraklara kendisinden övgüyle bahsediyor, pullarının güzelliğini anlatarak kendini şenlendiriyordu. Derken toprağa düşme sırası kendisine gelmişti işte.
Yorumlar
Yorum Gönder