Kayıtlar

Ekim, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zaman Her Şeye Yeter mi?

Resim
Zamanı yetirebilmek hususunda sıkıntı mı yaşıyorsunuz? İşten-güçten hobilerime vakit ayıramıyorum mu diyorsunuz? Zaman sınırsız değil, her şeyi yapmak için yeterli olmayacak. Her şeyi yapmak mümkün olmayacağına göre yapmanız gereken şeyleri öncelik sırasına listeleyip, neyi ne zaman yapacağınızı bilirseniz hedeflediğiniz şeyler için zaman daha çok yeterli hale gelecektir.  Zamanın kıymetini bilmek, zamanın sınırsız olduğunu bilmek hakkında güzel bir video. Enerji Verimliliği başlıklı bir yarışmada derceye girmiş. Öğrencilere izletiyorum, bakış açılarını etkiliyor. 

Topyekün Öğrenilmişlik Çaresizlik Yaşıyoruz

Resim
Öğrenilmiş çaresizlik hakkında yazmak maksadıyla bilgisayarın başına oturdum. Öğrenilmiş çaresizliğe toplumdan çeşitli misaller vermek istiyordum. Fakat konu gerçek çaresizliğe ve bu duruma bağlı intiharlara geldi. Muhtemelen son günlerde basında çıkan ve ekonomik sebeplerle olduğu iddia edilen intiharlar düşüncelerimi intihar meselesine kaydırdı. Maksadımdan şaşmadan öğrenilmiş çaresizlik durumlarına hayatın içinden misaller vereceğim. Bir başka yazımda intihar meselesi hakkında düşündüklerimi sizinle paylaşacağım. Önce öğrenilmiş çaresizliğin ne olduğunu kısaca izah edelim. Öğrenilmiş çaresizlik; kişinin, yapacaklarının faydası olmayacağı düşüncesiyle, olumsuz durumdan kurtulmak için çaba harcamaması durumudur. Kişinin olumsuz durumdan kurtulmak için imkanı ve potansiyeli vardır, fakat inancı yoktur. Tecrübesiyle elde ettiği bilgiler olumsuz durumun değişmeyeceği şeklinde sabit bir düşüncenin yerleşmesine sebep olmuştur. Martin Seligman(1) tarafından tanımlanan öğrenilmiş çaresizl

Kütüphane'ye Giden Yol - 3. Bölüm

Resim
Hasan hoca’dan aldığı kitabı iki günde bitirdi. Vaktinin tamamını kitap okumakla geçiriyordu neredeyse. Okulda tenefüslerde, evde hemen her vakitte kitap okuyordu. Annesi, sadece kitap okumakla ödevlerini ihmal ettiği serzenişinde bulunurken, yemeklerini bile tam tamına yememekle suçluyor, kızıyordu Murat’a. Hasan Hoca’nın yanına gittiğinde okuma kültürüne dair yeni bir şey daha öğrenmiş oldu: kütüphane üyeliğinden sonra kitap takasının da okumada önemli bir yeri olduğu. Hasan Hoca sınıfındaki bir arkaadaşının ismini söyleyerek, bugün onun da kitap değiştirmeye geleceğini, isterse ondaki kitapla elindeki kitabı takas edebileceklerini söyledi. ‘ Kitapları incelersiniz, ilginizi çekerse değiş tokuş yaparsınız. İlginizi çekmezse size hitap eden bir kitap buluruz elbet. ’ Kitap takası yapmalarının üçüncü gününde Sitem’i de okuyup bitirdi. Sitem, Mavi Gözyaşı ile takas ettiği kitaptı. Ahmed Günbay Yıldız’ın bir başka kitabı. Bu kitabı daha çok sevmişti: İdealist bir öğretmenin genç

Kütüphaneye Giden Yol - 2. Bölüm

Resim
Ertesin günün ilk tenefüsüydü. Tenefüs zili çalmasına rağmen dışarı çıkmamış, sırasında oturmaya devam ediyordu. Hasan Hoca’nın Murat’ı çağırdığını söyledi bir öğrenci sınıfın kapısından. Söyledi ve beklemeden gitti. Akşam yaşadığı hayal kırıklığı yeniden hatırına düşüverdi birden. Ağırhareketlerle kalktı yerinden. Ve gene ağır adımlarla gitti Hasan Hoca’nın yanına. Hasan Hoca önüde yarım düzine kitap olduğu halde öğretmenler odasında oturuyordu. Hasan Hoca’nın ‘ kitap bulup bulamadığını’ sorması üzerine kütüphanede olanları anlatmaya başladı. Mahcubiyetini gizlemek isteyen bakışları sağa sola kayıyordu istemsizce. Hasan Hoca Murat’ın mahcubiyetini azaltmak ister bir tonda konuştu: ‘ Olsun’ dedi, ‘ Her şey bir öğrenme vesilesidir. Bu vesileyle kütüphaneye üye olunması gerektiğini öğrenmiş oldun. Kütüphane müdavimi olmak için de ilk adımı atmış oldun. ’ Hoca’nın kütüphane olayı hakkında yorumu bu kadar oldu. ‘Nasıl’, ‘Neden’ gibi sorgulamalara alışık Murat, Hoca’dan da bu tür sor

Kütüphaneye Giden yol - 1. Bölüm

Resim
(Çamlıca Araştırma Kütüphanesi/İstanbul) Günün son dersinde okuduğu hikâyeyi çok sevmişti. Türk Dili ve Edebiyatı ders kitabında yer alan hikâyeyi okumuşlardı sınıfça. Sevincini izhar etmek istiyor, içinde yeni hikâyeler okumak için bir kıpırdanma olduğunu birileriyle paylaşmak istiyordu. Fakat oldu olası içe kapanık bir kişiliği olduğundan kimseyle paylaşmadı sevincini. Ders saatinin bittiğini gösteren zil çaldığında biyoloji öğretmeninin yanına koştu hemen. Nedenini bilmese de Biyoloji Öğretmeni Hasan Hoca’nın yanında kendini rahat hissediyordu. Derste okudukları hikâyeyi anlattı, hocasına. Kitap okuma isteğinin arttığından dem vurdu. ‘Ne okusam acaba?’ sualinden sonra Hasan Hoca; ‘Oku da ne okursan oku, yeter ki oku! Önce hikâye ve roman okumaya başla’ dedi. Hasan Hoca’nın verdiği cevaptan sonra soluğu kütüphanede aldı. Kütüphanenin önüne geldiğinde saat 16:30’u gösteriyordu. Bilmediği bir mekâna adım atmanın ürkekliği ile camları afişlerle kapanmış kapıdan içeri gir

Hayat-Engin Geçtan I KitapYorum(17)

Resim
Engin Geçtan uzun senelerden beri psikiyatrist olarak çalışan bir yazar. Yazdıkları psikoterapi süreçlerindeki gözlemlerinden, okudukların, öğrendiklerinden süzülen bilgiler. Hayatın içinden, hepimizin gördüğü fakat dikkat etmediği durumları, bazen hepimizin yaşadığı sıradan problemleri gözler önüne seriyor. Yazarın daha önce iki kitabını okudum: İnsan Olmak, Psikanaliz ve Sonrası. Psikanaliz ve Sonrası adından da anlaşıldığı gibi teorik sayılabilecek bir kitap. İnsan Olmak ise, gene günlük hayata dair yazarın kaleminden süzülenler… Günümüz insanının sıkıntıları, günümüzün sıradanlaşan problemleri, geçmişten günümüze insanın değişim süreci gibi konular sohbet havasında işleniyor kitapta. Hayatın karmaşıklığı her satırda kendini hissettiriyor, anlatılanlar Kaos kuramından izler taşıyor. Kendine yabancılaşma olgusu irdeleniyor, kitabın bir çok bölümünde kendine yabancılaşma olgusuyla alakalı gözlemler yer alıyor. Yazarın önemli bir tespiti var ki, benim de yazılarımda üzerinde du

Elimizden Ne Gelir Ki?

Resim
Konuya geçmeden önce; Yalnızamaözgür blogunda güzel bir çekiliş var. Hediyeleri ilginizi çekecektir. Göz atın derim: http://yalnizamaozgur.blogspot.com.tr/2017/10/ce-ki-lis.html Her birimiz şikayetçiyiz bir şeylerden: hayattan, insanlardan, işten, savaşlardan, güvensizliklerden. Her birimiz bir şeylerin yanlış hatta çok yanlış olduğunu dillendiriyoruz. Bir kısırdöngü içinde, karamsarlık ve umutsuzluk haliyle bir çoğumuz aynı şeyler için hayıflanıyoruz.  Ama bu yanlışları düzeltmek adına yaptığımız ne var? Çoğu zaman hiç bir şey. Düşünüyoruz, üzülüyoruz. Çaresiz hissediyoruz: Elimizden ne gelir ki?  Biz şikayete devam ettikçe yanlışlar artarak devam ediyor. Şikayet etmek yerine çözüm üretmeye, konuşmak yerine icraat yapmaya çalışsak mutlaka daha iyi olacak. Yaptığımız iş her ne ise en iyi şekilde yapmaya çalışsak. Kısaca kendimizden emin bir şekilde, daha iyi bir dünya için çalışsak, her şeyin daha iyi olması için kelebek etkisini başlatmış oluruz b

Kaliforniya Sendromu

Resim
Dünyada zevk arayışının sürekli arttığı, bu duruma paralel olarak tatminsizliklerin de arttığı gerçeği her yerde dillendiriliyor. Materyalizm ve hedonizm her geçen gün biraz daha yerleşiyor hayatımızın merkezine. Materyalizmin artışıyla da psikolojik sıkıntıların, anlamsızlık duygularının, endişenin ve belirsizliklerin hayatımıza etkisi belirgin hale geliyor. Yaşanılan bu durum muhtelif şekillerde isimlendirilmiş, bu isimlendirmelerden biri de Kaliforniya Sendromu.  Niye Kaliforniya Sendromu Deniliyor? Kaliforniya ekonomik anlamda dünyanın en zengin sayılan yerlerinden biri. Kaliforniya'da para kazanma hırsı, zevke düşkünlük ve tüketim çılgınlığı çok uç noktalarda yaşanıyor. İnsanlar arasında bu durumların giderek yaygınlık kazanması, aynı zamanda tatminsizliklerin artması psikolojik/sosyolojik anlamda bir problemi ortaya çıkarıyor. Bu probleme bağlı olarak insanların mutsuzlukları artıyor. Bu durumların en çok yaşandığı ve ilk çıktığı yer Kaliforniya olduğu için bu duru

Dikkat Çekmeye Çalışanlar

Resim
Hepimizin gözlemlediği bir durum var. Günlük hayatta çokça şahit olduğumuz, hayat var oldukça şahit olacağımız bir durum. Belli bir döneme gelmeye başlayan bebekler kendileriyle ilgilenilsin isterler. Yaptıkları her şeyle ilgilenilmesi, her hareketlerinin tepkiyle karşılanması onlar için önemlidir. Hatta bu vesileyle bir çok şeyi keşfederler. Bir misafirlikte yahut benzer durumlarda bebek kendiyle ilgilenilmediği hissine kapılır. İlgiyi yakalayabilmek için de önce makul isteklerde bulunur. Daha sonraki adım olarak farklı yollarla ilgiyi üstüne çekmeye çalışır. Bu yol genelde ebeveynlerin istemediği yollardır. Çocukluk sürecinde de bu böyle devam eder. Çocuklar bir şekilde kendileriyle ilgilenilsin isterler. Kendilerini rahat bir şekilde ifade edemedikleri, baskı altında oldukları ortamlarda ilgi ihtiyaçları farklı şekillerde göze çarpabilir. İstemsiz gibi gözüken alt ıslatma, karın ağrıları gibi. Okullarda özellikle anaokulu ve ilkokulda sık görülen bu tür davranışların sebeplerin

Tarih Kokan Kent Meydanı

Resim
A çı k hava m ü zesi izlenimi veren yap ı s ı yla, tarih kokan bir kent meydan ı : Sivas Kent Meydan ı . Tarihi dokusuyla e ş ine az rastlan ı r ş ehir merkezlerinden oldu ğ una ş üphe yok. De ğ i ş ik d ö nemlere ait tarihi yap ı lar meydana tarihi bir hava katıyor ve ilk defa g ö renleri hayrete d ü ş ü rüyor tarihi dokusu meydanın. Sel ç uklu D ö nemi, İ lhanl ı D ö nemi, Osmanl ı D ö nemi, Cumhuriyet D ö nemi eserleri  birbirine arz ı endam ediyor, ş ehrin orta yerinde. Tarihi ç ok eskilere dayanan ş ehir ç e ş itli k ü lt ü rlerden etkilenmi ş , tarihin her d ö neminden g ü n ü m ü ze e ş i bulunmaz yadigarlarla beraber ula ş m ı ş . Ç ok say ı da tarihi yap ı n ı n bulundu ğ u ş ehirde sadece kent meydan ı nda bile ç e ş itli d ö nemlerden kalma eserler mevcut. Osmanlı yadigar ı Kale Cami, hemen arkas ı nda İ lhanl ı h ü k ü mdar ı Cuveyni taraf ı ndan yapt ı r ı lan Ç ifte Minareli Medrese ve zamana direnmeye devam eden Buruciye ve Ş ifaiye Medreseleri tarihin bilinmez